Kulağımdaki O Dış Ses ile Kenya

Didem AĞDOĞAN
6 min readJan 21, 2024

--

Masai Mara’da gün doğuyor…

Kulağımda çocukluğumdan beri izlediğim belgeselin dış sesi var. “Masai Mara’da gün doğuyor”. Yıllar geçtikçe içimde daha da büyüttüğüm o yere gitmek, doğayı hissetmek nasip oldu 🙂

Pandemi sonrasında gideceğim ilk macera dolu tatil için ilk hazırlık tabii ki güvenilir tur bulmak. Tur için Instagram dan 3–5 hesaba DM atıldı. Sorular soruldu, ofise gidildi ve yüz yüze n tane soru soruldu. 🙂 Tur danışmanım Kenya için aşı gerekli olmadığını söylediği için aşı olmadım. Büyük göç Temmuz ayında olmasına rağmen ben Nisan ayında gitme kararı vermiştim çünkü doğum günümde orda olmak istiyordum ve bu tur benim kendime doğum günü hediyesiydi. Büyük göçü görmek zaten şans gibi. Belli olmaz, belki başka göçler bana nasip olur.

Açıkça itiraf etmem gerekirse ilk başlarda, Kenya Safari turu için; yurtdışına gittiğim diğer ülkeler gibi o yer hakkında internetten hiç blog yazısı okumadım. Tur danışmanıma; güvenlik için sorular, yanıma almam gereken itemlar ve genel tur programı için çokça soru sormuştum ama onun dışında oraya gidenlerin yorumlarını, hikayelerini, bloglarını hiç okumadım. Ta ki gideceğim son 5 güne kadar :/

Gitmeye yakın beni bir merak aldı ve biraz panik olmaya başladım ve internete girip blog yazıları okumaya başladım, okudukça panik atak geçirdim. “Turu iptal mı etsem”, “Yok ben tek başına yapamam” gibi iç sesim yükselmeye başladı. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum ama her gün farklı yazılar, videolar da izliyorum. Neyse tur günü geldi ve çok heyecanla havalanına gittim. Uçak kapısında tur arkadaşlarımla tanıştım ve çok tatlı bir çift ile Kenya’ya uçtuk.

Evet sayı olarak çok küçük bir turduk ama orda gördüklerimiz, hissettiklerimiz, duygularımız… Çoğalarak geri döndük.

İlk gün Naivasha’ya yolculuk yaptık. Burda kaldığımız otel mükemmeldi, otele doğru giderken zürafaları gördük, otel bahçesinde zebralar, ceylanlar, ağaçlarda maymunlar dolaşıyordu. Otel kapısını açtığımda zebralar beni karşıladı. Balkonumdan ve kapımın önünden çektiğim fotoğraflarım.

Gece 11 den sonra hipopotamlar sabah 4’e kadar bahçede uyuyorlar, sabah tekrar göle gidiyorlar. Yukarda gördüğünüz yeşil alan gece, koca gövdeli hipolar ile dolmuştu. Bu bilgi bende olduğu için gece otel balkonumdan o muazzam görüntüye tanıklık ettim. Otelimiz vahşi yaşam ile iç içe olduğundan, her yerde hayvanlar dolaştığından, akşam dışarı çıkarken dikkatli olmanız gerekiyor. Restorandan odanıza geçerken mutlaka size eşlik eden bir güvenlik oluyor. Gün içerisinde otelin bahçesinde dolaşmak isterseniz “Keep your distance, Wild animals!” uyarısını görüceksiniz, ve hayvanlara yiyecek vermek yasak. Otele ilk girişte sizi karşılayacak kişi size her şeyi anlatacak.

Odanız penceresini lütfen kapalı tutun Maymunlar içeri girince çıkarması zor oluyor. PLEASE!

Yol boyunca bolca farklı türde maymunlar görüyorsunuz yavrusunu emziren, oynayan, kavga eden. Manzaramız efsane; ilginç şeyler görünce durup sessizce izliyoruz. Ve Nakuru’ya ulaşıyoruz.

İkinci durağımız Nakuru, burda ilk safarimize çıktık. Şanslıyız ki , gergedanları, aslanları ilk burda gördük. Ve bir çok hayvanları; sırtlan, flamingo, pelikan, yaban domuzu(küçükleri çok şirin), zürafa, zebra, ceylan, antilop, bufalo, babun ve çeşitli maymunlar…

Nakuru da iki gece kaldık. Otelimiz ormanın içinde ve göl manzarasına sahipti. Diğer otelde olduğu gibi burda da akşam 7 gibi oda servisi gelip, yatağınızı hazırlıyor, pencereleri kapatıp, yatağınızdaki cibinliği kapatıp içine sinek ilacı sıkıyor. Ama doğada olduğunuzu unutmayın. Akşam banyomda 2 tane küçük örümcek gördüm ve gelip temizlediler ama maalasef ilerleyen saatlerde yine gördüm. Böcek ilacını odamda bıraktıları için bolca sıkıp, banyo kapısını kapattım. Cibinliğin içinde oturup korkumla kaldım. Acaba zararlı olabilir mi? Buraya gelirler mi? Kafamda delice sorular.

Kenya burası Didem hanım, Afrika kıtasındasın. Macera isteyen bendim işte… Sonuç ? Korkumla uyudum. 🙂

Ve Masai Mara…

Nakuru’dan biraz uzun süren araba yolculuğu ile Masai Mara’ya ulaştık. Yol boyunca gördüklerimiz işte burası Kenya dedirtiyordu. Size el sallayan çocuklar, barakalar, fazlasıyla motorlar.

Buradaki otelimiz tam beklediğim gibiydi. Çadırda kaldık. Girişte sizi karşılan görevli; otelin kurallarından ne yapmamız/yapmamamız gerektiğini anlattı. İçerdeki güç kaynağı jeneratör ve gece 12’den sonra elektrik yok. İlk gece elektrikler gidince zifiri karanlığın ne demek olduğunu o gün anladım. Elimi bile göremiyordum. 🙂

Tabi ben powerbankımı fullemiştim. Birkaç film, dizi indirmiştim. Hazırlıklı olmam gerekirdi.

Doğa tarafından sevilen bir insanım malum; yine banyomda örümcek gördüm. Gece 11 gibi odama geldim. Ve koşarak dışarı çıktım. Dışarda güvenlik için bekleyen Masai insanları (yöresel kıyafetleri ile o karanlıkta otların içinde yatıyorlardı. 😣) beni görünce “What’s the problem” diyip, hemen geldiler. “spider, spider var dedim” ve odama 3 kişi geldi. Tabi ben korku içindeyim, onlar gülüyor, kendi dilinde konuşuyorlar. Sağolsun beni mi korkuttular, İngilizce mi anlamadılar. Zararlı mı diyorum? “Yes, it’s dangerous” dediler.

Hayda… Gel de uyu şimdi.

Kalakaldım tek başıma odada, dışarıda envai çeşit sesler var ama hayvanlardan korkmuyorum açıkçası; çünkü otel, elektrik tellerle çevrili olduğu söylendi. Dışarda güvenlik için bekleyenler Masai insanları var. Bence otel güvenliydi ama genel olarak biz ormanın, doğanın kucağındaydık. Çadırda kalınca; yaprak düşse, kuş yukarda dolaşsa, ses oluyor. Ama ben örümcek gibi böceklerden korktum. Cibinliğin içinde yatağımda oturup bekledim.

Belli ki bu gece bana uyku yok. İndirdiğim filmlere sarılma vakti.

O gece 2–3 saat uykuya dalmışım. Ertesi gece yine doğa bana merhaba dedi, kendini gösterdi. Bu kez otelin sevimli müdürünün yanına koştum. Tabi o da gülüyor. Ben kendimi açıklıyorum. Ama ben şehirde yaşıyorum, hiç görmediğim böyle şeyler. Siz alışıksınız filan diyorum. Gelip örümceği öldürmeden kaçırdı. Tehlikeli olmadığını söyledi.

Ama bana bu gece de uyku yok. 2 gece kaç saat uyudum bilmiyorum ama gündüz aşık olduğum doğasından aldığım enerji ile tura devam.

Ve çok şanslıydım, Big Five’ı gördüm. Afrika fili, Aslan, Leopar, Cape buffalo ve Gergedan.

3 gün boyunca 2 kere leopar görmek büyük şanstı. Masai Mara’da sadece 15 tane leopar varmış. Bunu duymak beni çok şaşırttı. Leopar tek başına yaşıyor ve birbirinin bölgesine girdikleri zaman saldırıyorlarmış. Eğer bir yerde 10+ safari arabası varsa orda mutlaka leopar vardır. 😀 Arabanızı oraya yönlendirin. Zaten size eşlik eden kişi, diğer arabalarla telsiz ile sürekli haberleşiyor. Bir yerde leopar, aslan görünce birbirlerine haber veriyorlar.

Safari boyunca arabadan inmek yasak ama bir gün öğle yemeğinizi yemek için, arabadan inmek serbest. Güvenli bir yer bulup dışarda yemek yiyorsunuz tabii ki etrafınıza bakarak…

İlginç bir bilgi de aslanların Masai insanlarına saldırmaması. Aslanlar Masai insanların kokularını biliyorlarmış ve onlara saldırmıyorlarmış. Masai’de bir geçim kaynağıda hayvancılık. Eğer bir aslan ineklere saldırmaya çalışırsa ve Masai insanı önüne geçerse aslanın yönünü değiştirebilirmiş.

Masai Mara’da son günümüzde köy ziyareti yaptık. Çocukların meraklı bakışları, Masai kadınlarının şarkıları, erkeklerin en uzun zıplayışı seremonisi ile köy bizi karşıladı. Farklı bir duygu sizi sarıyor ve çok farklı bir yerde olduğunuzu anlıyorsunuz. Şefin oğlu köyü gezdirdi ve odunla ateş yakmasını, evlerin nasıl yapıldığı anlattı. (Burda kadınlar evleri yapıyormuş. Kullandıkları malzeme ise gübre.)

En heyecanlı an ise akşam üstü aslanların av için beklemesi ve bütün arabaların o anı çekmek için dizilmesi. Ama o gün av olmadı bir sonraki gün ise bir aslan atağa geçti, uzunca bir kovalamaca oldu ama sonuç olmadı. Genellikle avlanma gece vakti olurmuş.

En güldüğüm olayda; nehire inmeye çalışan yalnız bir hipopotam gördük. Normalde ailece dolanıyorlar. Büyük ihtimalle ailesinin yanına gidiyordu ve bizim arabamızı farketti, korktu ve saklanmaya çalıştı. Koca gövdesini bize döndü ve kafasını çalılığa sakladı. Bizi görmediği için saklandığını sanıyordu. “Ama biz seni hala görüyoruz” dedik, :) hahaha. Çok fazla rahatsız etmeden sessizce uzaklaştık.

Son gün Nairobi’ye gittik. Ertesi sabah dönüş vakti. Burada zürafaları elle besledik. Ünlü bir restaurant da değişik etler deneyimlemek isteyenler için son durağımızdı ama ben yiyemedim tabii 🙂 klasik et tercihim ile arkadaşlarıma eşlik ettim. Burda çantanıza sahip çıkmayı unutmayın. Önümdeki ekmeği alıp kaçan maymunun hızını tahmin edemezsin.

Bambaşka bir kıtada farklı deneyim yaşamak inanılmazdı. Uyumadığım o geceler, korkularım, endişelerim, heyecanlarım, meraklı sorularım… Bütün duyguları yaşadığım bu tatilim kesinlikle muhteşemdi.

Buralara gelirken mutlaka hediye götürmeyi unutmayın. Boya kalemi, defter, boyama kitabı filan.

Başka macerada görüşmek üzere…

--

--

Didem AĞDOĞAN
Didem AĞDOĞAN

Written by Didem AĞDOĞAN

Software Developer, Traveller, Curious

No responses yet